27 Aralık 2011 Salı

ŞARAP

                     
                             Ben seni başkalarıyla aldatmam.Saçmalama artık.Yalan-yanlış konuşuyorsun.Olaydan daha haberin bile yok ki hem.Tamam.Yüzleşelim Serapla.Ne görmüş bakalım?Bakalım ben mi haklıyım.Yetti artık be! Ne zaman inanacaksın bana! Ne zaman?

                             Adam.Saçları kısa.Kısa ama dağınık.Kederli.Siyah gözlü.Ses tonu bir ton daha ağır.Keten pantolon.Kahverengi keten.Üstünde salaş gömlek.Beyaz gömlek.Göz çevresi ve alnı kırışık.Çizgi halinde.Sinirlendikçe.

                              Beni ilgilendirmez Serap'ın ne dediği tamam mı?Belli ki aldatıyorsun işte.Ben anlamayacak kadar salak mıyım be! Belli işte.Bir haftadan beri bi soğukluk bi boşvermişlik.Hala üste çıkıyorsu bir de zeytinyağ gibi.Gör bak ama sen! Yüzleştireceğim Serapla.Kim haklı bakalım!

                              Kadın.Bembeyaz üstü.Tek parça bir elbise.Degaje ve sırttan dekolte.Kıvırcık saçlı.Bir ayakkabı.Topuklu.Gözleri mavi.Öfkeli mavi.

                               Saat onikiye gelmek üzereydi.Gece.Bazıları hep meraklı.Böyle işte mahalle.Kapı.Cam.Genelde cam.Dopdolu.Dışarıya çıkmış.Mahalle.Sesleri duydukça.İzliyordum.Beş kat yukarıdan.Beş kat aşağısında.Sokak lambası loş sarı.Bazı değiyor camlara ışık.Aks edip bana geliyor.Tam gelecekken kırpıyorum gözlerimi.Hava soğuk.Kar gibi.Beş kat aşağısı.Bakıyorum adam ve kadın.Anlamıyorum dertlerini.Gecenin bir yarısı.Mahalle yuhalıyor.Bazıları iş derdinde.Bağırıyor.Bazıları ise çocuk derdinde yarı/tam çıplak.Bazıları yine çocuk derdinde uyandırmışlar mı bebeklerini ne.Bazıları hep çocuk derdinde.Okula gidecekler yarın.Ne bu cümbüş.Diye.İsyan halinde.Beş kat aşağıdakiler mahalle asabilerine hiç aldırış etmiyorlar.Hatta öyle bir aldırış etmiyorlar ki etraflarında ne binalarla çevrili bi sokak var ne de böyle bir arazi var.Uzay boşluğundalar.Yüklendikleri elektron kadar.Kavgaları.Cancağızım diye.Nasıl kırıyorsun beni diye.Hipnoz halinde...

BİR HAFTA ÖNCE...
                                 
                                Adam.Kadın.Markette.Adam,dişisine;''Bak tatlım ne aldım bize'' diye gösteriyordu.Kırmızı şarabın.Beğenmişlerdi.Mutlu gözüküyorlardı oysa ki.Gözleri öfkeli mavi.Değildi.Göz çevresi ve alnı kırışık değildi.Sinirlendikçe.Adam.Sinirli değildi ki.

Olay zamanı:


                                Artık sen yoksun hayatımda !Çocuğumuzu da alacağım.Hayır.Çocuğumu.Aldıracağım! Doğmayacak! (elinde boş bir şişe)

                                Mahalle asabileri.Konuşmaları dinliyordu.Dinledikçe isyan ediyorlar.Dinledikçe kadını.Anlamaya çalışıyor.Kimse anlamıyordu kadını.Uğultular yükseliyordu.Bağırışlar.Çığlıklar.Kimileri ağlıyordu.Çoktan çıldırmıştılar.Atlayanlar oldu balkondan.Kimileri,pencereden.Pat diye böyle.Artık duymak istemiyordum.Kulaklarım.Ne de görmek istiyordum.Gözlerim.Böyle bir hakkım niye yoktu? Ortalık kan revan içindeydi.Cinnet geçiriyordu kadınlar.Kimileri öfkeli mavi.Refleksler yavaşlıyor,gözleri kapanıyordu.Kıpkırmızıydı etraf.Şaraba susuyorlardı sanki.Göl gibi kırmızıydı.Birikinti.Kan birikintisi.İrkildim.Dondum.Benzim attı.Bembeyaz oldum.Pencerem tüm şeffaflığıyla gördürüyordu bana.Beş kat yukarıda,beş kat aşağısını.Kırmızının tüm tonları.En ağır tonundan bir fazla ve açık.Gözlerim yerinden çıkacak gibiydi.Düştü.Düştü kadınlar.Kavga eden kadın da.Yazık! Eyvah! vurdu karnına.Boş şişeyle kadın.Vurdu boş şişeyle şarabın.Dibine.Düştüm.Bağırışlar.Çağırışlar.Bebek ağlamaları.Doğmamış bebek ağlamaları.Kulaklarımda şimdi hepsi.Kulaklarımda.Hafızaya sesler.En son çıktım cama.Beş kat yukarısından.Beş kat aşağıya.Dibine.Düştüm.Bağırışlar.Kulaklarımda.Gördüklerim.Bembeyaz elbise.Dökülmüş üstüne.Kıpkırmızı bir göl.Kıpkırmızıydı.Şarap heralde.

-son- 

22 Aralık 2011 Perşembe

ZAMAN.

                        

 Saate baktım.Zaman şimdi.Biraz sonra yine saate baktım.Işıkları kapa.Dün ve bugünü yaşamış olduğumu farkettim.Seyret içeri giren sokak ışığını.Biraz önce kurduğum kuruntuların haddi hesabı yokken.Şimdiki zamanla bitiyordu biraz önce cümle sonlarım.Zaman şimdi.Bak.-Ecek,-acak.Ben ise şimdi.Biraz önceye miş diyordum.Bilmiş gibi.Gelmiş geçmiş yazarlara.


             Onikiyi geçti sonunda.Onbeş dakika saate baktım.Hayatımdan gitti öylece.Gördüm.
                           İstanbul.Kol saatim yoktu.Rutin trafikte aklıma gelen vapur yolculuklarım.Tünele gidenler.Tünele zaten gitmiş olanlar.MP3 dinleyenler vardı.Ritm tutabilenleri de gördüm.
                           Şimdi toparlıyorum.
    
              İşe yetişecektim.Olması için.Adına mülakat dedikleri.Sürekli yetiştiğim.Ben trafikteydim.Boğulanları kurtarmak adına birileri cam açmıştı.Esen rüzgar bana vapuru hatırlattı.Vapur seyahatlerime özendim.Diye dalmışken.MP3 dinleyen bir grup.Sert müzik.Kol saatime baktım.Yanıma almamışım.Birden telaşlandım.Panik atak oldum.Farkında değilim.Elim dizime gitmiş sinirden stres atıp,ritm tutuyordu.MP3 dinleyende ritm tutuyordu.Canı sıkılıp ayağını yere vuran da.Yarım saatlik yolu bir saatte gitmiştim.Zaten takım elbise bana yeterince baskı yapıyordu.Acayip gerilmiştim.Kravat gibiydim.Tünele gidiyordum.

                           Zaman birazdan "hiç" rolünü üstlenecekti.Tünelden çıktım.MP3 dinleyen biri.Bir grup.Sert müzik.Yürüyen merdivendeydim.O bir üst basamaktaydı.Gitar solusunu duydukça eziyordu beni.Zaten ben altta.Duyması imkansızdı.Beni.Arkasını döndü.Otobüsteki MP3 dinleyendi.Sert müzikle.Yüzüne baktım.Yüzü o kadar şirindi ki.Minyon tipli.Ağzı,burnu küçük.Gözleri yemyeşil.Kocaman ama.Belirgin elmacık kemikleri.Yanakları kırmızı kırmızı.Yemyeşil ve kırmızı kırmızı.Elmacık.Kemikli.En azından böyle düşünüyordum.Zaman "hiç" rolünü üstlenecekti.Hiç olmamıştı.Yedi kat altında yerin.Yeryüzüne çıkmıştı,yüzümüz.Efkarlandım ben.Hiç olmayacağım halde.Sigara aldım.HİÇ.Markayı söyleyemezken büfeciye.Sigara verdi bana.Düzeltmesini de yaptı.Paketi açtım.Açmışım.Bir çikolata paketi açarmış gibi.Acemiydim.Ateş almayı unutmuşum.Ateş ararken doğada.Beni izlemiş MP3 dinleyen.Ateş verdi.Teşekkür ettim.Adını sordum.Ne önemi var dedi.Tartışmadım.Kadın haklıdır.MP3 dinleyen diye yazmak istemiyordum.Söylemedi tabi.Hiç yapmadığım halde mülakata yetişmedim.Umursamadım.Gevşedim sonra.Dirseğe kadar kıvırdım gömleği.Bira ısmarladım.MP3 dinleyene.Sigara içiyorduk.Alışamadım dedim.Şunun ismine.Şarkı söyleyen gözleriyle güldü.Onu seviyordum.Özenle izledim.Sigara içişini.Dumanı içine çekip verdiği ciğer sesini.Birayı dikebiliyorduk.Hala.İkişer daha almak için.Büfeciye gittim.Sigara da vereyim mi abi diye güldü.Güldüm pis pis.Leş gibi güldüm.Döndüğümde orada yoktu.Hani biraz önce oturduğumuz yükseklikte.Koluma baktım.Saatim gece olmuştu.Saatim yoktu.Gece olmuştu ama.


 
Saate baktım.Zaman şimdi.Biraz sonra yine saate baktım.Işıkları kapa.Dün ve bugünü yaşadığımı farkettim.Seyret içeri giren sokak ışığını.Biraz önce kurduğum kuruntuların haddi hesabı yokken.Şimdiki zamanla bitiyordu biraz önce cümle sonlarım.Zaman şimdi.Bak.-Ecek,-acak.Ben ise şimdi.Biraz önceye miş diyordum.Bilmiş gibi.Gelmiş geçmiş yazarlara.
  

19 Aralık 2011 Pazartesi

KAHVE

Yağmur yağıyordu.Koştura koştura birazda el ederek durdurdum otobüsü.Yakalanmıştım.Yağmura.
                Soğuk bir havayla beraber bir de üstüne üstlük ıslanmıştım.Perişan haldeydim.Sanırım otobüste öyleydi.Tıklım tıklımdı.Zaten perişan haldeydim,yine perişan olmak istemiyordum.Geçti sinirim.Buharlı camlarda sauna gibiydi otobüs.Bünyem çok terliyordu.Fenalığa davetiye.Can sıkıntısından otobüs insanlarına bakıp bir şeylere benzetiyordum.Yaşlısı,genci,bıyıklısı,güzeli.Bir insan belkide otobüsten fazla birşey beklemez tabi olarak.Ben o gün çok şey bekliyordum.Farkında mısın?Ben buradayım.Hey! görsene beni.Sanırım bağıracaktım.Bilader derdin mi var ? dedi.Biri.Biri dedim,biri var.Çattık ya! dedi.Durumum içler acısıydı hem hala görmüyordu beni.Hem de birazdan dayak yiyecektim.Dövecek gibiydi.Döverdi de.Dayak yersem beni görürdü.Ama kötü olurdu böylesi.Saçmalama dedim.Kendi benliğime.Kıpırdayamadım.Hem de hiç.Ama bakmaya devam ediyordum.O da bakıyor gibiydi.Bakıyordu evet.Ama arkamda biri olduğunu hissediyordum.Kıpırdayamıyordum.Acaba ona mı bakıyordu.Zaten kıpırdamak imkansızdı.Durak sayısı arttıkça,doğru orantıyla otobüse binen de artıyordu.İnende yoktu üstelik.Buhar sayısı arttıkça sinir katsayımda artıyordu.Ama bakıyordu.O baktıkça kalbim çarpıyor.Atımları artıyordu.Hava dinmişti nihayet.Düğmeye bastığını gördüm.Durumu görünce tamam dedim işte bu andır o an.Bende bastım düğmeye.Otobüsün ortasından inecektim.O da arka tarafından.Alt tarafı görecektim onu.İndim.Bakamadı utanan tarafım.Hissediyordum arkamdaydı biri.Ayak seslerini duydukça seviniyordum.Birkaç yüz metre sonra olayı abartmaya gerek yok diye düşünerek döndüm arkamı.Otobüsteki izlenimlerimden "yaşlısı" arkamdaydı.Selamün Aleyküm dedi.Afalladım.Meğer bakıştığım.Başkasının ricasıyla düğmeye basmış.O gün yakındığım bolca şeyler oldu.Yaşlısından tut,kendime kadar yakındım.Eve geldiğimde kahve içtim.Kahve çekirdekleri elimdeydi koklayıp,gözümü kapatıyordum.Ne oluyordu bana adeta kahve reklamlarından çıkmış gibiydim.Mis gibi kokusu odayı sardı.Filtreydi kahvem.Sen ne kadar güzelsin.Bütün sıkıntılarıma "değdi" demesemde...
                      
             Gördüm.İkimizde çıplaktık.Bir sahil.Güneş.Deniz.Yeni doğmuş.Biri.Güneş.Deniz...koşuyordu.Yakalamaya çalıştım.100 metre.50 metre.25 metre.10 metre.5 metre.2 metre.Ucu ucuna.Tutt...Kaçtı elimden.Açtım gözümü.Kahvenin bana verdiği yetkiye dayanarak uyuyakalmışım.Peki diyerek boyun eğmişim ona.Saygıda kusur etmemişim.Kahvaltı yapmadan önce kahve içmeyi uygun gördüm yine kendime.Beynim daha önce aldığı kafeini çok sevmiş.Israr ediyordu.Yönetiyordu.Boyun eğmiştim.Saygıda kusur etmemiş gibi.Avuçladığım kahve çekirdekleri mis gibi.Camı açıp yağmur sonrası doğan güneşe elimi açtım.Gördü beni yeşillenmiş ağaç ve ağaçcıklar.

                           Otobüsteyim.Hava güzel ve trafik yok.Kalabalıkta değil hemde.Belli ki yolculuğum güzel geçecek.Tebessümiyeti.Camı açıp rüzgarı aldım.Yüzüme.Yanıma biri oturdu.Gözüm utandı.Bakmaya cesaret edemedi önce.Ancak orada bir yüz silueti olduğunu algılayabiliyordu.Flu gibi.Elimi tuttu.Sımsıcaktı eli.Güneş,deniz.Bana neden yedişemedin,dedi.Tuttuğum elde bir cisim vardı sertti.Kahve gibi.Bıraktı elini usulca.Yere düştü.Kahve.Çekirdek halinde.Bakıştığım.Beni aramış o gün.Diğer durakta inip.Bulamamış.

Yağmur yağıyordu.Kahveciden çıkıp otobüse binecektim.Baktım,benim otobüsüm.Koştura koştura birazda el ederek durdurdum otobüsü.Yakalanmıştım.Yağmura.Eve geldiğimde kahve içtim.Kahve çekirdeğini öğüttüm.Mis kokusuyla odamı sardı.Filtre kahve.Sen ne kadar güzelsin.Bütün sıkıntılarıma  "değdi" demesemde.

18 Aralık 2011 Pazar

Pisuvar

                           Yağ...Alkol...Sidik...Ter...Saç Teli...Pislik...
Soğuk...Şuursuzluk.
           
              Başım dönüyordu.Etrafa bakıp algılamaya çalışıyordum.Dönen bir cismin içindeydim sanki.Bakmaya çalışıyordum etrafa.İnsanlarda bakmaya çalışıyordu.Bizim gibiydi herkes.Ülkem derdine düşmüş insanların,hayvanlık başlığıyla -belki de hayvan başlıklarıyla kimbilir- yaptıkları bir takım hareketler içinde "bakmaya" çalışıyordum.Yanımdakine inat,ataerkilce.
                           Ucuz eğlence mekanlardan birinde.Kaygısız kaygılarımızı gidermeye/atmaya çalışıyorduk.Kaçacak delik arayan (ritüel halinde) daha sonra sızıntıyı bulup bedenden ayrılan sıkıntılarımız.Bize biraz olsun rahatlık hissi veren tek "şatımlık" kaygılar.Evet,belki bir arpa boyu yol almıştık en azından " niye geldim bu dünyaya" tadında sorularımız yoktu ama işte...başka kaygılarımız vardı.Aslında ne düşündüğümüzü de bilmiyorduk.Kaygılarımız umrumuzda değildi.Hani sanki biraz da bedensel hazlar peşindeydik.
                           B ir dakika,gelcem ben.İnsanlar.Dans.Pardonlaşıyorum.Çarptıklarıma.Pardon yine.Gülüyorum.Hoş biri.Pardon sana da.İşte tuvalet.Kadın-erkek.Erkek.Merhaba dağılmış halde saçıma bakan gözüm.Kimbilir o da "bakmak" derdinde.Alaturka mı Alafranga mı bilmiyorum ama hepsi dolu.Neden dolu olduklarını düşünüyorum,kaç kişi olduklarını yani.Neyse.Sorgulamıyorum.Pisuvarı görüyorum.Atlar potaya girer ve yarış başlardı.Düşünce maratonunda ıslak zeminlerde fayansa dayıyordum kafamı.Rüya gibi kısa hatırladığım,fırtına gibi şiddetli düşündüklerim.Pisuvarın bana verdiği etkiye şaşırıyorum gülüyorum.İnsan pisuvarda düşünür.Basit bir ihtiyaça hizmet gibi görünür oysa.Ancak pisuvarda işemek herşeyi yaptırır.Birazdan açılabilirsiniz,evlenebilirsiniz,öpüşebilirsiniz,tüh keşke diye hayıflanabilirsiniz,muhtemelen yine gülebilirsiniz,mala bağlayabilirsiniz,uyuyabilirsiniz,rüyalar görüp pisuvar dostunuzun kıyağıyla biriyle birlikte olabilirsiniz,hatırlamayabilirsiniz.

                           Yağ...Alkol...Sidik...Ter...Saç Teli...Pislik...Soğuk...Şuursuzluk.

16 Aralık 2011 Cuma

Sadece Kedi mi?





                              Bir kedi patilerini yalıyordu.Sarmaşıkların üstünde yan yatmış,keyfinin yerinde olduğunu hissettiğim,iri ve yeşil gözlü...Güneşin nadir çıktığı bu zamanda.Yumuşacık tüylü,kabarık mı kabarık.Sert mizaçlı,aldırış etmeyen bir dişi.Farketti beni.Dişiydi!

                              Vakit geçirdiğimiz şu güzel dostlarımız.Kediler! Onları severken çoğu zaman düşünmeyiz aslında aklımızdan ne geçtiğini.Sadece büyük bir zevk alırız,mutlu oluruz.O tüylerin parmaklarımıza,ellerimize sürtünmesi için hizmet ederiz.Üstüne üstlük bu totemden sonra üstümüze bir gevşeklik,sarhoşluk peydahlanır.Halbuki onun bencilliği...Bizi,BENimsediğini düşündüğümüz yanılgı.-Ego dahilinde ''BEN'' - Kediler kendilerini ele verirler,pes ederler bir süre sonra.Hayır! Kediler Bencildirler hala.Evet,inanmıyorum.
                               İnsancıl duygularımız suni yaşamda cebelleşirken.Doğal yaşamımızda,adı üstünde can çekişen *pelesenk* doğayı izlerken.İnsanlar; yolda,otobüste,yürürken,koşarken,camdan bakarken,birini dinlerken,dinlemiş gibi yaparken,otururken,durup dururken,uzanırken,kıvrınırken,aşağılanırken,sevişirken,yalan söylerken,yalnız olmak isterken...her bişeyde,kedinin izleriydiler.Evet,inanmıyorum.Kediler,kendilerini ele verirler.Hayır! Kediler bencildirler hala.